Yolsuz tescil nedenine dayalı tapu iptali yargıtay kararı

Yolsuz tescil nedenine dayalı tapu iptali

T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2009/12534

K. 2010/143

T. 18.1.2010

• YOLSUZ TESCİL NEDENİNE DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Belgelere Aykırı Tescil ve Yazımın Düzeltilebilmesi İçin İlgililerin Yazılı Olurlarının Alınması Gerektiği - Aksi Halde Tapu Sicil Müdürlüğü Defterdarlık veya Mal Müdürlüğünden Dava Açmasını Talep Edeceği )

• BELGELERE AYKIRI TESCİL VE YAZIMIN DÜZELTİLMESİ ( İlgililerin Yazılı Olurlarının Alınması Gerektiği - Yazılı Olurun Alınamaması Halinde Tapu Sicil Müdürlüğü Defterdarlık veya Mal Müdürlüğünden Dava Açılmasının Talep Edileceği )

• HAZİNE AVUKATININ BULUNMADIĞI YERLER ( Tapu Sicil Müdürlüğü'nün Kendisinin Dava Açabileceği - Dava Tarihinden Önce Ölen Kişi Aleyhine Dava Açılamayacağı )

• HUSUMET ( Yolsuz Tescil Nedenine Dayalı Tapu İptali ve Tescil - Belgelere Aykırı Tescil ve Yazımın Düzeltilebilmesi İçin İlgililerin Yazılı Olurlarının Alınması Gerektiği/Aksi Halde Tapu Sicil Müdürlüğü Defterdarlık veya Mal Müdürlüğünden Dava Açmasını Talep Edeceği )

4721/m.1007, 1027

1086/m.38

ÖZET : Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Belgelere aykırı tescil ve yazımın düzeltilebilmesi için ilgililerin yazılı olurlarının alınması gerekir. Yazılı olurun alınamaması halinde Tapu Sicil Müdürlüğü, Defterdarlık veya Mal Müdürlüğü 'nden dava açılmasını talep eder. Hazine avukatının bulunmadığı yerlerde ise Tapu Sicil Müdürlüğü'nün kendisi dava açabilir. Dava tarihinden önce ölen kişi aleyhine dava açılamaz. Ölmüş kişinin mirasçılarına tebligat yapılmak veya dava ıslah edilmek suretiyle de davaya devam edilemez.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada;

Davacı vekili, davalı Lütfi aleyhine açılan dava sonucunda çekişmeli 203 ada 1 sayılı parselin davalı Lütfi, dava dışı 204 ada 1, 205 ada 1 sayılı parsellerin de diğer davalılar adına tescil edildiğini, 205 ada 1, 204 ada 1 sayılı parseller yönünden yapılan tavzih kararı tapuda infaz edilirken, sehven anılan parseller yerine çekişmeli 203 ada 1 sayılı parsel kaydının iptal edilerek diğer davalılar adına tescil edildiğini ileri sürerek Tapu Sicil Tüzüğü'nün 85. maddesine göre kaydın düzeltilerek önceki malik davalı Lütfi adına tescilini istemiştir.

Davalı Lütfi, kendisine husumet yöneltilmesinin doğru olmadığını, kaydın düzeltilerek adına tescil edilmesi gerektiğini bildirmiş, diğer davalılar duruşmalara gelmemişlerdir.

Mahkemece, davacı iddiası sabit görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, bir kısım davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davalılar A.Orhan ve Ahmet tarafından davalı Lütfi aleyhine İzmir Kadastro Mahkemesi'nin 2001/16 esas ( bozma öncesi 1999/8 Esas ) sayılı tapu iptal ve tescil davası açıldığı, dava sonucunda, çekişme konusu 203 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davalı Lütfi, 204 ada 1, 205 ada 1 parsel sayılı taşınmazların diğer davalılar adına tesciline karar verildiği, kararın derecaattan geçerek kesinleştiği ve infaz edildiği, sonradan ise 204 ada 1 ve 205 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar bakımından tavzih kararı verildiği, tavzih kararının ise sehven anılan taşınmazlar yerine, çekişmeli 203 ada 1 parsel sayılı taşınmaz bakımından infaz edildiği, Lütfi adına olan kaydın silinerek, diğer davalılar adına kaydın oluşturulduğu anlaşılmaktadır.

Davacı, Türk Medeni Kanunu'nun 1027. maddesi ve Tapu Sicil Tüzüğü'nün 85. maddesine dayalı olarak kaydın iptali ile önceki malik davalı Lütfi adına tescil isteğiyle eldeki davayı açmıştır.

Bilindiği üzere, Tapu Sicil Tüzüğü'nün 85. maddesinde belgelere aykırı tescil ve yazımın düzeltilebilmesi için ilgililerin yazılı olurlarının alınmasının gerektiğine değinildikten sonra, belgeye aykırı yazımın veya tescilin düzeltilmesine ilgililerden birisinin yazılı olurunun bulunmaması halinde Tapu Sicil Müdürü'nün Defterdarlık veya Mal Müdürlüğü'nden düzeltmek için dava açılmasını talep edebileceği, Hazine avukatı bulunmayan yerlerde bu düzeltmeler için müdürlük tarafından re'sen dava açılabileceği, 86. maddesinde de yapılacak düzeltmeler hatalı yazımdan sonra hak sahibi olmuş kişilerin hakkını etkileyici nitelikte ise, bu hak sahiplerinin de yazılı olurlarının aranacağı hükme bağlanmıştır.

Hazine'ce, Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesinde öngörülen sorumluluk nedeniyle açılan iptal davalarında Hazine yönünden aktif dava ehliyetinin bulunduğu Yargıtay'ın istikrar kazanmış içtihatlarında kabul edilmekte ise de, Tapu Sicil Müdürlüğü yönünden değinilen maddede öngörülen koşullar dışında dava açma hakkı bulunmamaktadır.

Oysa, somut olayda değinilen tüzük hükümlerinde öngörülen usuli işlemler yerine getirilmediği gibi, getirilmesi için de tevessül edilmediği dosya kapsamıyla sabittir.

Öyleyse, yasal prosedüre uyulmadan açılan davanın dinlenilmesine olanak yoktur.

Mahkemece, değinilen ilke ve kurallar gözardı edilerek neticeye gidilmiş olması isabetsizdir. Esasen, öngörülen usul dairesinde gerçekleştirilen işlem sonunda gerçekten yanlışlıkla tapuda lehine tescil yapılmış kimse yanlışlığın düzeltilmesine muvafakat etmezse, bu yanlışlıktan dolayı mahkemeye başvurulması bir zorunluluktur ( Galip Esmer, Mevzuatımızda Gayrı Menkul Hükümleri, 1959, sh. 890 ). Pek tabiidir ki, yanlışlıktan dolayı hakları haleldar olanların yanlışlığın düzeltilmesini dava yoluyla isteyebileceği de izahtan varestedir.

Kabule göre de, davalılardan Hatice, Mehmet, Ahmet'in dava tarihinden önce ölü oldukları anlaşıldığı halde aleyhlerinde dava açılamayacağı da gözardı edilmiştir.

Bilindiği üzere; dava ehliyeti, davada taraf olma yeteneğidir. HUMK taraf ehliyetini tanımlamamış, 38. maddesiyle Medeni Kanun'a yollamada bulunmakla yetinmiştir. Medeni Kanunumuz ise, davada taraf olma ehliyetini, medeni haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saymış, 8, 28, 47 ve 48. maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını, her gerçek kişinin sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan itibaren taraf ehliyetini kazanacağını ve yaşadığı sürece taraf ehliyetinin devam edeceğini belirtmiştir. Öte yandan, gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak da taraf ehliyetinin sona ereceği Medeni Kanun'un 28. maddesinin buyurucu nitelikteki hükmüyle açıklanmıştır. Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişinin taraf ehliyetini yitireceği kuşkusuzdur. Bu itibarla, gerek Medeni Kanun, gerekse HUMK dava açıldığı zaman hayatta bulunan kişiler yönünden düzenleyici hükümler koymuş; ölen veya mevhum kişiler hakkında açılacak davalar yasalarımızda yer almamıştır. Nitekim 04.05.1978 tarih 1978/4-5 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı'nda da dava tarihinden önce ölen kişinin taraf ehliyetini yitireceği, aleyhine dava açılamayacağı, dava tarihinde şahsiyeti sona ermiş olan kimsenin mirasçılarına ardıllık ( halefiyet ) kuralı uygulanamayacağından tebligat yapılmak veya dava ıslah edilmek suretiyle davaya devam edilemeyeceği vurgulanmış, içtihatlar bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır.

Mahkemece, kendiliğinden ( re'sen ) gözönünde bulundurulması gereken bu usul kuralı gözardı edilerek hüküm kurulması da isabetsizdir.

SONUÇ : O halde bir kısım davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nın 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.01.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 



Yorum Yap

Not: HTML'e dönüştürülmez!
    Kötü           İyi