Kadastro Tespitine İtiraz Yargıtay Kararı

Kadastro Tespitine İtiraz

T.C.

YARGITAY

16. HUKUK DAİRESİ

E. 2009/8998

K. 2009/8416

T. 7.12.2009

• KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ ( Yerel Bilirkişilerce Gösterilemeyen Sınırların Tespiti İçin Taraflara Tanık Dinletme İmkanı Sağlanması Gerektiği )

• HARİCİ SATIŞ ( Zilyet Yönünden 3402 S. Kadastro Kanunu’nun 13/B-B Md. deki Şartların Gerçekleşmesi Halinde Bu Satış Geçerli Olduğu )

• TAPU KAYDININ UYGULANMASI ( Kadastro Tespitine İtiraz - Yerel Bilirkişilerce Gösterilemeyen Sınırların Tespiti İçin Taraflara Tanık Dinletme İmkanı Sağlanması Gerektiği )

• ZİLYETLİĞİN DEVRİ ( Kadastro Tespitine İtiraz - Tapuda Kayıtlı Olan Taşınmazların Harici Satışının Geçersiz Olduğu )

3402/m.13, 14, 20

ÖZET : Kural olarak tapuda kayıtlı olan taşınmazların harici satışı geçersizdir. Ancak, zilyet yönünden 3402 sayılı Kadastro Kanunu 'nun 13/B-b maddesindeki şartların gerçekleşmesi halinde bu satış geçerlidir. Bu nedenle, mahallinde keşif yapılmalı, davacının dayanağı tapu kaydı ile davalı tarafın dayanağını oluşturan satış senedinde yazılı sınırlar yerel bilirkişilere tek tek okunarak zeminde göstertilmeli, yerel bilirkişilerin zeminde gösterdiği sınırlar teknik bilirkişiye harita üzerinde işaretlettirilmeli, yerel bilirkişilerce gösterilemeyen sınırların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı sağlanmalı ve bu suretle tapu kaydının ve davalı tarafın dayanağı satış senedinin çekişmeli taşınmazları kapsayıp kapsamadığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir.

DAVA : Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:

KARAR : Kadastro sırasında 126 ada 37 ve 128 ada 160 parsel sayılı 8.150,76 ve 38.807,24 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, irsen intikal, taksim ve satın alma nedeniyle eşit paylarla davalılar Mustafa ve Havva adına tespit edilmiştir. Davacı Rukiye, yasal süresi içinde tapu kaydına ve taksim yapılmadığı iddiasına dayanarak taşınmazların ortak muris Ali mirasçıları adına tescili için dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda 128 ada 160 sayılı parsele ilişkin davanın reddine ve çekişmeli parselin tespit gibi tesciline, 126 ada 37 sayılı parsele ilişkin davanın kabulü ile tapu kaydı kapsamında kalan ve ( G ) harfi ile gösterilen bölümün ortak muris Ali mirasçıları adına payları oranında tesciline, geriye kalan bölümün tespit gibi davalılar adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Rukiye vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece, 23.10.1946 tarih 157 nolu tapu kaydının muris adına kayıtlı olduğu ve tapu kaydının 126 ada 37 sayılı parselin fen bilirkişisi raporunda ( G ) harfi ile gösterilen bölümünü kapsadığı, tapulu taşınmazlarda harici satışın geçerli olmadığı belirtilerek 126 ada 37 sayılı parsele ilişkin davanın kabulü ile fen bilirkişisi raporunda ( G ) harfi ile gösterilen bölümün davacı ve davalılar adına miras payları oranında tesciline, geriye kalan bölümün tespit gibi tesciline, tapusuz yerlerde ise satış geçerli olduğundan 128 ada 160 sayılı parsele ilişkin davanın reddi ile davalılar adına tesciline karar verilmiş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hükme yeterli bulunmamaktadır. Çekişmeli taşınmazlar kök muris Ali'ye ait iken 1963 tarihli harici satış senedi ile Ali tarafından çocukları olan Mustafa ve Havva'ya satılması nedeniyle davalılar adına tespit edilmiştir. Taraflar arasında davaya konu taşınmazların ortak muris Ali'den geldiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, tapu kaydının ve satış senedinin kapsamını tayin ve satış tarihi itibariyle taşınmazların zilyetliğinin davalılara devredilip devredilmediği yönündedir. Kural olarak tapuda kayıtlı olan taşınmazların harici satışı geçersiz olmakla beraber, zilyet yönünden 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 13/B-b maddesindeki şartların gerçekleşmiş olması halinde bu şekildeki satış geçerlik kazanır. O halde, doğru sonuca varılabilmesi için; taraflardan iddia ve savunmalarıyla ilgili tüm delilleri sorulup celbedildikten sonra mahallinde yeniden keşif yapılmalı, davacının dayanağı tapu kaydı ile davalı tarafın dayanağını oluşturan 20.06.1963 tarihli satış senedinde yazılı sınırlar yerel bilirkişilere tek tek okunarak zeminde göstertilmeli, yerel bilirkişilerin zeminde gösterdiği sınırlar teknik bilirkişiye harita üzerinde işaretlettirilmeli, yerel bilirkişilerce gösterilemeyen sınırların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı sağlanmalı ve bu suretle tapu kaydının ve davalı tarafın dayanağı satış senedinin çekişmeli taşınmazları kapsayıp kapsamadığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. 1963 tarihli senet tanıkları dinlenmeli, tespite aykırı sonuca ulaşılması halinde tespit bilirkişileri tanık sıfatıyla dinlenilerek çelişkinin giderilmesine çalışılmalı, iki taşınmaz arasındaki yolun ne zaman açıldığı, kadim olup olmadığı araştırılmalıdır. Taşınmazın kısmen ya da tamamen davacının dayandığı tapu kaydının kapsamında kalması halinde bu bölüm üzerinde davalı taraf yararına 3402 sayılı Yasa'nın 13/B-b maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği; tapu kaydının kapsamı dışında kalan bölüm bulunması halinde ise, muris Ali'nin senet tarihi itibarı ile zilyetliğini davalılara devredip devretmediği üzerinde durularak ve tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmelidir.

SONUÇ : Mahkemece belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılmaksızın eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün ( BOZULMASINA ), 07.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 



Yorum Yap

Not: HTML'e dönüştürülmez!
    Kötü           İyi