Tapu iptali ve tescil davası yargıtay kararı
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2009/8-405
K. 2009/477
T. 4.11.2009
• HARİCİ SATIN ALMAYA DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Tapusuz Taşınmazlarda Kadastro Tespit Tarihi İle Tespitin Kesinleşme Tarihi Arasında Zilyetliğin Devri İle İlgili Yapılan Anlaşmalar Geçerli Olduğu - Taşınmaz Mülkiyetinin Kazanımı Tescille Olacağı )
• ZİLYETLİK ( Harici Satın Almaya Dayalı Tapu İptali ve Tescil - Tapusuz Taşınmazlarda Kadastro Tespit Tarihi İle Tespitin Kesinleşme Tarihi Arasında Zilyetliğin Devri İle İlgili Yapılan Anlaşmalar Geçerli Olduğu/Taşınmaz Mülkiyetinin Kazanımı Tescille Olacağı )
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Tapusuz Taşınmazlarda Kadastro Tespit Tarihi İle Tespitin Kesinleşme Tarihi Arasında Zilyetliğin Devri İle İlgili Yapılan Anlaşmalar Geçerli Olduğu - Taşınmaz Mülkiyetinin Kazanımı Tescille Olacağı )
• TAPUSUZ TAŞINMAZLAR ( Kadastro Tespit Tarihi İle Tespitin Kesinleşme Tarihi Arasında Zilyetliğin Devri İle İlgili Yapılan Anlaşmalar Geçerli Olduğu/Taşınmaz Mülkiyetinin Kazanımı Tescille Olacağı - Ancak Mülkiyet Mahkeme Kararı İle Tescilden Önce Kazanıldığı )
4721/m.713
3402/m.14
ÖZET : Dava, harici satın almaya dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkindir. Tapusuz taşınmazlarda kadastro tespit tarihi ile tespitin kesinleşme tarihi arasında zilyetliğin devri ile ilgili yapılan anlaşmalar geçerlidir. Taşınmaz mülkiyetinin kazanımı tescille olur. Ancak, mülkiyet mahkeme kararı ile tescilden önce kazanılır.
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil, tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Antalya İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi )'nce davanın reddine dair verilen 10.04.2008 gün ve 2007/202 E.- 2008/97 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Sekizinci Hukuk Dairesi'nin 25.12.2008 gün ve 2008/5828- 6364 sayılı ilamı ile;
( ... Davacı vekili, dava dilekçesinde mevkii ve sınırlarını açıkladığı ve 1233 sayılı parselle tespit edilen taşınmazdan 2000 m2 yüz- ölçümlük yeri 17.08.1992 tarihli harici satış sözleşmesiyle vekil edeni tarafından davalıdan satın alındığını açıklayarak bu miktarda taşınmazın tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline, bu mümkün görülmediği takdirde bilirkişi incelemesi sonucunda tespit edilecek değer üzerinden sözleşme tarihi itibariyle değişen oranlarda yasal fer'ileriyle birlikte satım bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı H.Kadir, tutanağın kesinleşmesinden itibaren 3402 sayılı Kanun'un 12. maddesinde açıklanan 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, "dava konusu taşınmazın orman sınırları içinde kaldığı, daha sonra Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, orman sınırları içinde kalan taşınmazın zilyetlikle edinilmesinin mümkün olmadığı, orman niteliğinde olduğu dönemde yapılan satışın geçersiz olduğu gerekçesiyle tapu iptali ve tescil davasının reddine, sözleşmenin geçersiz olması nedeniyle davacının rayiç değeri de isteyemeyeceği, ancak ayrıca açacağı bir dava ile sebepsiz zenginleşme kuralları uyarınca ödediği bedeli isteyebileceği görüşüyle davacının dava açmakta muhtariyetine" karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve 17.08.1992 tarihli "Gayrimenkul Zilyedi Devir Teslim Senedi" başlığını taşıyan harici satış senedi gibi hukuksal sebeplere dayalı olarak TMK'nın 713/1 ve 3402 sayılı Kanun'un 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, gösterilen gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de, bu gerekçe dosya kapsamıyla örtüşmemektedir. 02.11.1988 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında 1233 sayılı parsel tarla niteliğiyle 02.11.1988 ve 22.04.1992 tarihli tutanak ve tutanak ekinde sunulan edinme sebeplerine göre Hazine adına tespit edilmiştir. Parselin tapu kaydındaki bilgilere göre kadastro tutanağı 17.01.1993 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı dava konusu yeri 17.08.1992 tarihinde haricen davalıdan satın almıştır. Taşınmazın Hazine adına 1233 sayılı parsel ile tespit edilmesi ve kadastro tutanağının kesinleşmesi sonucu 3402 sayılı Kanun'un 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde davalı H.Kadir tarafından Hazine'ye karşı Antalya Asliye İkinci Hukuk Mahkemesi'nde 11.11.1999 tarihinde tapu iptali ve tescil davası açılmıştır. Anılan mahkemenin 08.05.2000 tarih ve 1999/1508 esas, 2000/449 sayılı kararıyla dava H.Kadir yararına sonuçlanmış olup, Hazine vekili tarafından temyiz edilen hüküm Yüksek Yargıtay Sekizinci Hukuk Dairesi'nin 12.10.2000 tarih ve 2000/6260 esas, 2000/7338 sayılı kararıyla gerekçeli olarak onanmıştır. Karar düzeltme isteğinin 23.01.2001 tarihinde reddedilmesi sonucu hüküm 2001 tarihinde kesinleşmiştir. Görüldüğü gibi H.Kadir tarafından Hazine'ye karşı açılan dava kazanılmıştır.
Davacı Sevilay, Hazine adına tespit edilen ve daha sonra açılan tapu ve tescil davası sonucu davalı H.Kadir'e geçen 1233 sayılı parselden 17.08.1992 tarihinde 2000 m2 yüzölçümlük yeri haricen satın almıştır. Davacının satın alma tarihi tespitten sonra ancak, kadastro tutanağının kesinleşmesinden önceki evreye denk gelmektedir ( tespit tarihi 02.11.1988, harici satış tarihi 17.08.1992, kadastro tutanağının kesinleşme tarihi ise 17.01.1993'tür ). Dava konusu yer kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayanılarak açılan dava sonucu Hazine'den davalı H.Kadir'e geçmiştir.
Davalı H.Kadir, hükmen hak ettiği taşınmazın bir kısmını zilyet ve tasarrufunda bulunduğu 17.08.1992 tarihinde yapılan harici satış sözleşmesiyle davacı Sevilay'a sattığı ileri sürüldüğüne göre yapılan bu harici satış ve zilyetliğin devri sözleşmesiyle satılan yere ilişkin dava hakkını da davacıya devrettiğinin kabulü gerekir. Harici satışın yapıldığı tarihte taşınmaz Hazine adına tapulu ise de Hazine tapusunun hükmen iptal edilmesi karşısında, dava konusu taşınmaz tapusuz yer haline dönüşmüştür. Tapusuz taşınmazlar menkul mal niteliğinde bulunduğundan TMK'nın 763. maddesi gereğince mülkiyet teslimle alıcısına geçer.
Davalı H.Basri Hazine'ye karşı açtığı davayı 2001 tarihinde kesinleşen hükümle kazandığına göre taşınmazın öncesinin orman-maki sayılan yerlerden olup olmadığı, ya da daha önce verilen kararın yanlış veya doğru olduğu hususları bu davada değerlendirilecek hususlardan değildir. Her şey önceki hükümle tartışılıp karara bağlanmıştır. Mahkemenin bu yöne ilişkin gerekçesi bu bakımdan yerinde bulunmamaktadır. Ne var ki; mahkemece dava konusu yer bakımından keşif yapılmamış, iddia ve savunma doğrultusunda delilleri toplanmamıştır. Bundan ayrı TMK'nın 713/1 ve 3402 sayılı Kanun'un 14. maddesindeki koşulların davacı yararına oluşup oluşmadığı da araştırılmamıştır. Dava dilekçesindeki bilgilere göre 1233 sayılı parsel 2006 tarihinde yapılan ifraz sonucu 1644, 1645, 1646, 1647 ve 1648 sayılı parsellere ayrılmıştır. Yerinde yapılacak keşif sonucu dava konusu yapılan 2000 m2'lik yerin hangi parsel içerisinde kaldığının belirlenmesi ve ona göre davanın yürütülmesi gerekmektedir. Sözü edilen parseller dosya arasında bulunan tapu kayıtlarına göre davalı H.Kadir adına kayıtlı oldukları görülmektedir.
O halde mahkemece yapılacak iş; yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda iddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin toplanması, TMK'nın 713/1 ve 3402 sayılı Kanun'un 14. maddesinde öngörülen tüm olumlu ve olumsuz koşulların eksiksiz olarak araştırılıp saptanması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği halde yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır. Kısaca zilyetlikle taşınmaz edinme koşulları davacı yararına gerçekleşmiş ise dava hakkının devri gözönünde tutularak davanın kabulüne, aksi halde reddine karar verilmesi düşünülmelidir... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkeme önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, harici satın almaya dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, 31.05.2001 tarihinde açtığı davası ile; 2001 yılında kesinleşen hükümle davalı adına tapu kaydı oluşan ve 1233 parsel numarasını alıp ifrazla 1644, 1645, 1646, 1647 ve 1648 sayılı parsellere ayrılan çekişmeli taşınmazda 1644 parsele tekabül eden 2000 m2'lik kısmı davalıdan 17.08.1992 tarihli köy senedi ile satın alıp zilyetliğini devraldığını, sözleşmeden doğan edimini yerine getirdiğini, ancak davalının satın aldığı kısmın mülkiyetini kendisine devretmediğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil, olmazsa satış bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde tahsilini istemiştir.
Davalı ise, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın 1945-1946 yıllarında 3116 sayılı Yasa'ya göre yapılan orman tahdidinde orman sınırları içerisine alındığı, 1952 yılında makiye ayrılan sahada kaldığı, 1981 yılında 6831 sayılı Yasa'nın 1744 sayılı Yasa'yla değişik 2. madde uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, 1970 yılında Gaziler Köyü'nde yapılan ilk kadastro çalışmalarında taşınmazın devlet ormanı olması nedeniyle tespit dışı bırakıldığı hususlarının kesinleştiği, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan her türlü kayıt ve belgeler ile mahkeme ilamlarının yasal değerlerini yitirecekleri ve böyle yerlerde zilyetliğe değer verilmesinin de düşünülemeyeceği, ormanlar nitelikleri itibariyle kamu malı olup hiçbir zaman özel mülkiyete konu olamayacağı, taşınmazın Devlet ormanı olması nedeniyle tespit dışı bırakıldığı 1970 yılından, 1981 yılında 1744 sayılı Yasa'nın 2. maddesi uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı tarihe kadar ve daha sonra Hazine adına tespit edildiği 1988 tarihine ve dava tarihine kadar 20 yıllık zamanaşımı süresinin de dolmadığından, orman sınırları içinde bulunan taşınmaz ile ilgili olarak bu taşınmazlar yönünden şahıslar arasında yapılan satış işlemi geçersiz olup, davacı böyle bir satışa dayalı olarak tapu iptal ve tescil talebinde bulunamayacağı gibi taşınmazın rayiç değerini de iste- yemeyeceğinden, ancak ödediği bir satış bedeli varsa bunu satış sözleşmesinin geçersiz olması nedeniyle sebepsiz iktisap hükümleri uyarınca geri isteme hakkı bulunduğu gerekçesi ile önceki kararda direnilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; 1233 parsel sayılı taşınmazın, 36463 m2 olarak tarla vasfı ile 02.11.1988 tarihinde Hazine adına tespit edildiği, üzerindeki ev ve cam serayı inşa ettiği bildirilen H.Kadir adına beyanlar hanesine şerh konulduğu, davalı Hasan'ın 17.08.1992'de taşınmazın bir kısmının zilyetliğini davacı Sevilay'a sattığı, çap kaydına göre 17.01.1993 tarihinde kadastronun kesinleştiği, davalı H.Kadir tarafından Hazine'ye karşı 11.11.1999 tarihinde açılan tapu iptali ve tescil davası sonucunda 1233 parsel sayılı taşınmazın adına tesciline karar verildiği ve kararın Yargıtay Sekizinci Hukuk Dairesi'nce onanarak, karar düzeltme istemi de reddedilerek 23.01.2001'de kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, tapusuz taşınmazlarda kadastro tespit tarihi ile tespitin kesinleşme tarihi arasında zilyetliğin devri ile ilgili yapılan anlaşmalar, diğer koşulların da varlığı halinde geçerli olacaktır. Ancak mahkemece taraflar arasında yapılan harici satışın bu açıdan geçerli olup olmadığı irdelenmediğinden, bu husus araştırılmalıdır.
Öte yandan, davalı ile Hazine arasında görülen Antalya İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 08.05.2000 tarih, 1999/1508 Esas, 2000/449 Karar sayılı davası sonucunda 1233 parsel sayılı taşınmazın davalı adına tesciline karar verildiğine göre, artık çekişmeli taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğu kesin olarak saptandığından ve taraflar arasında bu konuda niza bulunmadığından artık zilyetlik incelemesine gerek bulunmamaktadır.
Ayrıca, her ne kadar bozma ilamında, davalı ile Hazine arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda davanın kabulüne dair verilen kararla taşınmazın tapusuz mülk haline dönüştüğü belirtilmişse de, dolu pafta sistemine ve Türk Medeni Kanunu'nun 705. maddesindeki "Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır." hükmüne göre, mülkiyet mahkeme kararı ile tescilden önce kazanılacağından, bozma ilamındaki bu görüşün hukuki dayanağı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, Özel Daire'nin bozma kararına yukarıda açıklanan değişik gerekçe ile uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nın 429. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 04.11.2009 gününde oyçokluğu ile karar verildi.